Sonbaharın en güzel aylarından biri olan Ekim, İstanbul sahnelerine sanatın her rengini taşıyor. Şehrin dört bir yanında yankılanan konserler, seyirciyi büyüleyen tiyatro oyunları ve yepyeni sahne performansları ile kültür takvimi dopdolu! İster canlı müziğin enerjisini hissetmek isteyin, ister sahnede anlatılan hikâyelere kapılın — bu ay İstanbul, sanatseverler için kaçırılmayacak bir deneyim sunuyor.

Havana’da doğan iki usta müzisyen, farklı yolculukların ardından Amerika’da bir araya geldi. Müzisyen bir aileden gelen Alfredo Rodriguez, Montreux Caz Festivali’nde Quincy Jones’un dikkatini çekerek keşfedildi. Ondan yaklaşık on yıl önce dünyaya gelen Pedrito Martinez ise müziğe sokaklarda başladı; Afro-Küba folklorik ve dini geleneklerinden beslenen perküsyon ve vokal tarzıyla kendine özgü bir kimlik geliştirdi. İkilinin yolları 2019’da yayımladıkları ilk ortak albüm Duologue ile kesişti. Kendi bestelerinden Küba klasiklerinin yenilikçi yorumlarına uzanan geniş repertuvarıyla sahne alan Rodriguez & Martinez, Latin cazın enerjik ritimlerini ve doğaçlama ruhunu dinleyicilere aktarıyor.

Akbank Caz Festivali, aramızdan ayrılışının 12. yılında Mehmet Uluğ’u anmak için özel bir etkinlik düzenliyor. Bu anlamlı gecede sahneyi, New York Times tarafından “küresel müziğin öncüsü” olarak tanımlanan besteci ve perküsyonist Adam Rudolph’un yönettiği Görünmeyen Bağlar projesi devralıyor. Rudolph’un çok kültürlü müzik anlayışı, Okay Temiz ve Hacı Tekbilek gibi ustaların yanı sıra Sumru Ağıryürüyen, Özlem Kaya, Sıla Gerbağ, Orçun Baştürk, Danimarkalı Jesper Egelund ve İtalyan Marco Cappelli ile sahnede buluşuyor. Farklı kültürel kökenlerden gelen bu sanatçılar, müziğin evrensel gücüyle izleyicilere ruhsal, tarihsel ve içsel bir yolculuk yaşatacak.

Musicandle Concerts, mum ışıklarının büyülü atmosferinde Klasik Batı Müziği’nin seçkin eserlerini sanatseverlerle buluşturuyor. Ayşe Birden, Aycan Küçüközkan, Özlem Sevil ve Funda Altun’dan oluşan kuartet, Shostakovich, Brahms, Albeniz, Handel, Caccini ve Ravel gibi büyük ustaların yapıtlarını, Türk besteleri, tangolar ve film müzikleriyle bir araya getirdikleri özel bir programla yorumluyor.

Obuada Ayşin Kiremitci, piyanoda Serra Taşdelen ile barok dönemin büyüleyici ezgileri Beyoğlu’nda sanatseverlerle buluşuyor! Tarihi Surp Asdvadzadzin Katedrali’nde gerçekleşecek bu özel konser, barok çağın zarafetini hem müzik hem de sahnede canlandırılacak görsellikle hissettirmeyi hedefliyor. Obua ve piyanonun uyumlu performansı, dinleyicileri 17. ve 18. yüzyıl Avrupa’sının müzik atmosferine götürecek. Programda Pergolesi, Bach, Haendel, Loeillet, Corelli ve Cimarosa’nın eserleri yer alırken, barok dönemin dans ritimleri, zengin formları ve lirik melodileri izleyicilere unutulmaz bir akşam yaşatacak.

Serra Erkoç ile Standards With Friends, Asa Khai Jazz Club konser serisi kapsamında cazın zarif melodilerini ve Latin müziğinin ritmik coşkusunu sahneye taşıyor. Güçlü vokaliyle dinleyiciyi derinden etkileyen Serra Erkoç, deneyimli müzisyenlerden oluşan grubuyla birlikte caz ve Latin ezgilerini harmanlıyor. Programda hem klasik caz parçaları hem de Latin esintili eserlerden oluşan zengin bir repertuvar yer alacak. Bu özel akşamda Erkoç’un yorumları, izleyicilere hem duygusal hem de enerjisi yüksek bir müzik yolculuğu sunacak.

Hayatımıza dokunan Sezen Aksu şarkılarını, 48 kişilik dev bir senfoni orkestrası ve sürpriz yıldız konukların eşsiz yorumlarıyla dinlemeye ne dersiniz? Projedeki isimler, Coşkun Turgut’un yönetmenliğinde hazırlanan özel tanıtım videolarıyla tek tek izleyiciye tanıtılıyor. Genç yaşta 2024 Grammy adaylığıyla ülkemizin gururu haline gelen Esin Aydıngöz, İstanbul’da senfoni orkestrasını yönetecek ve bu özel geceye önderlik edecek.

Modern müzik sahnesinde arpın sınırlarını baştan yazan Brandee Younger, son 15 yılda arp sanatına dair kalıpları yıkan projelere imza attı. 2022 yılında En İyi Enstrümantal Beste dalında Grammy adaylığı elde eden ilk Siyah kadın olarak tarihe geçti, aynı yıl NAACP Image Award adaylığı aldı ve 2024’te Brand New Life albümüyle En İyi Caz Albümü ödülünü kazandı. Akademik çalışmalarıyla da tanınan Younger, müziğinde derin bir amaç ve mirasa bağlılık taşıyor. The New York Times, onu “Salzedo’dan Dorothy Ashby’ye, oradan Alice Coltrane’e uzanan modern arp geleneğini eşsiz bir güç, zarafet ve bağlılıkla birleştirebilen tek arpist” olarak nitelendiriyor.

Elektronik müziğin öncü isimlerinden Black Coffee, İstanbul sahnesinde hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor! Dünyaca tanınan DJ ve prodüktör, derin house ritimleri ve benzersiz enerjisiyle izleyicilere unutulmaz bir gece yaşatacak. Grammy ödüllü sanatçı, dünya çapındaki sahnelerde milyonları dans ettiren performansını bu özel gecede İstanbul’da sevenleriyle paylaşacak.

Cazın global sahnesini şekillendiren Blue Note ve ECM gibi prestijli plak şirketleriyle çalışmalar yapan piyanist ve besteci Aaron Parks, kariyeri boyunca Terence Blanchard, Kurt Rosenwinkel, Terri Lyne Carrington, Ambrose Akinmusire ve Marcus Miller gibi isimlerle sahne aldı. Gitarist Greg Tuohey, basçı David Ginyard Jr. ve davulcu Jongkuk Kim ile kurduğu Little Big grubunun üçüncü albümü Little Big III, 2024 yılında yayımlandı. Parks ve Don Was’ın prodüktörlüğünü üstlendiği albüm, doğaçlama müziğe modern ve türler ötesi bir bakış sunuyor. PopMatters, projeyi “yeni yüzyılda cazın ne olabileceğine dair net bir örnek” olarak tanımlarken, Parks albüm hakkında “Şimdiye kadar kaydettiğimiz en esnek, enerjik ve odaklı çalışma” ifadelerini kullanıyor.

Progresif death metalin öncü isimlerinden Blood Incantation, funeral doom’un efsane gruplarından Esoteric ve sert tınılarıyla dikkat çeken Engulfed, metalseverlere unutulmaz bir sahne deneyimi sunmaya hazırlanıyor. Kendi türlerinde özgün ve çarpıcı örnekler sergileyen bu üç grup, sahnede bir araya gelerek performansın enerjisini zirveye taşıyor. Her biri kendine has müzikal üslubu ve yaratıcı yaklaşımıyla metal dünyasında özel bir yere sahip olan bu topluluklar, izleyicilere melodik detaylarla harmanlanmış güçlü ve agresif anlar sunacak. Yoğun sahne atmosferi, teknik ustalık ve yüksek enerjiyle bu gece, metal tutkunları için kaçırılmayacak bir deneyim olacak.

Kendine has tarzı, sahnedeki etkileyici performansı ve hit şarkılarıyla Gülşen, müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatmaya hazırlanıyor. Enerjisi ve yorum gücüyle her parçasına farklı bir hayat katan sanatçı, dinleyicilerini adeta müziğin büyülü dünyasına davet ediyor. Sahne ışıkları altında Gülşen’in güçlü vokali ve sahne hakimiyeti, izleyicileri her anına ortak edeceği özel bir konser deneyimi sunuyor; hit şarkılarından sürpriz yorumlarına kadar uzanan repertuvarıyla bu gece, hafızalardan uzun süre silinmeyecek bir müzik şölenine dönüşecek.

Public Service Broadcasting, arşiv kayıtları ve sinematik rock dokunuşlarıyla geçmişi geleceğin müziğiyle harmanlayan eşsiz bir performans sunuyor. Londra merkezli grup, film müzikleri ve tarihi ses kayıtlarını elektronik ve orkestral düzenlemelerle birleştirerek dinleyicilere alışılmışın dışında bir müzik deneyimi yaşatıyor. İlk albümlerinden bu yana, savaşlardan keşiflere, uzay yarışından sanayi devrimine kadar uzanan hikâyeleri sahneye taşıyan topluluk, her gösterisinde izleyiciyi unutulmaz bir müzikal yolculuğa çıkarıyor. MOJO ve PROG gibi prestijli dergilerden övgü alan albümleri, BBC Proms’ta gerçekleştirdikleri etkileyici iş birlikleri ve sahnedeki yoğun atmosferleriyle Public Service Broadcasting, kendine has anlatım tarzıyla konser deneyimini olağanüstü bir boyuta taşıyor.

Pianoquadro, Wolfgang Amadeus Mozart’ı anmak için özel bir konserle müzikseverlerin karşısına çıkıyor. Tarihi Beyoğlu Surp Asdvadzadzin Katedrali atmosferinde gerçekleşecek bu performans, klasik müziğin zarif dokunuşlarını ve dönemin eserlerindeki incelikleri izleyicilere sunacak. Konser, Mahler’in etkileyici “Piyanolu Dörtlü” eseriyle başlayacak ve ardından Mozart’ın özenle seçilmiş piyanolu dörtlüleriyle devam ederek, izleyicilere unutulmaz bir klasik müzik deneyimi yaşatacak.

Caz gitarının usta ismi Gustav Lundgren, kontrbasta Kağan Yıldız ve davulda Ferit Odman, sahnede bir araya gelerek üç farklı müzikal yaklaşımı bir araya getiriyor. Kendi alanlarında derin bir ustalık sergileyen bu üçlü, modern cazın zengin ses dünyasını doğaçlama öğelerle harmanlayarak izleyicilere etkileyici ve unutulmaz bir müzik deneyimi sunuyor. Her performans, hem teknik incelikleri hem de enerjik akışıyla dinleyiciyi cazın büyülü atmosferine çekiyor.

Kariyerine Kadebostany’nin solisti olarak başlayan Flèche Love, şimdi kendi bestelerini ve prodüksiyonlarını üstlendiği bağımsız projeleriyle müzik yolculuğunu sürdürüyor. Caz, R&B ve hip hop etkilerini barındıran elektronik altyapılar üzerine kurulu müziği, hem hassas hem de güçlü bir ifade tarzıyla öne çıkıyor. Yeni sahne gösterisinde vokallerin yanı sıra iki dansçının performansını da sahneye taşıyan Flèche Love, kişisel iyileşme ve dönüşüm temalarını hem ses hem de beden diliyle aktarıyor, izleyicilere bütünlüklü ve etkileyici bir deneyim yaşatıyor.

Warmduscher, sahnedeki coşkusu ve kendine has punk-funk tarzıyla İstanbul’a geliyor! Londra çıkışlı grup, beşinci albümleri Too Cold To Hold kapsamında hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Güney Afrika’nın house etkili gqom ritimlerinden hip hop, caz dokunuşlarından disko pogo’ya uzanan geniş bir müzikal yelpazeyi kendi punk-funk yorumlarıyla harmanlayan ekip, her anıyla izleyiciyi hem hareketlendiren hem de sahneyi enerjiyle dolduran bir performans sergiliyor. Clams Baker Jr., Benjamin Romans Hopcraft, Adam J. Harmer, Marley Mackey, Quinn Whalley ve Bleu Ottis Wright’ten oluşan grup, yeni albümdeki farklı konuk sanatçılardan aldığı güçle özellikle “Fashion Week” ve “Body Shock” gibi parçalarla dans pistini ve izleyicilerin hayal dünyasını canlandırıyor. Sahnede yaşanan her an sürprizlerle dolu ve baştan sona enerjik bir deneyim vaat ediyor.

Bubble Love, sanatçının klasik DJ setlerinin ötesine geçerek sezgisel ve özgür bir müzikal anlayışla sahneye çıkıyor. 2024’te yayımlanan ilk albümü, house, techno ve lo-fi öğelerini organik bir akış içinde birleştirerek elektronik müziğe taze bir soluk kazandırdı. Uluslararası festivallerde sahne alan Ross From Friends, bu projede melankolik lo-fi dokuları enerjik dans ritimleriyle harmanlıyor. Bubble Love performansı, elektronik müzikte hem derin hem de hareketli bir atmosfer arayan izleyicilere unutulmaz ve etkileyici bir yolculuk vadediyor.

Cumhuriyetimizin değerlerini onurlandıran bu özel konserde, İstanbul Filarmoni Orkestrası’nı şef Orçun Orçunsel yönetiyor ve sahneye usta piyanist Gökhan Aybulus konuk oluyor. Etkinlik, İstanbul Filarmoni Derneği ile AXA Türkiye iş birliğinde gerçekleşerek Cumhuriyet coşkusunu sanatla bir araya getiriyor. Programın ilk bölümünde, Ulvi Cemal Erkin’in kült eseri Köçekçe ve uzun bir aradan sonra yeniden seslendirilecek Piyano Konçertosu izleyiciyle buluşuyor. Konserin ikinci bölümünde ise Beethoven’ın görkemli 5. Senfonisi ile doruğa çıkan performans, dinleyicilere hem milli değerlerimizi hem de evrensel klasik müzik mirasını kucaklayan unutulmaz bir akşam vaat ediyor.

Fransız saksafoncu ve multi-enstrümantalist Jimmy Sax, sahnedeki performanslarında enstrümanıyla adeta bütünleşerek izleyicilere unutulmaz deneyimler sunuyor. Platin ve altın sertifikalı parçalarıyla dünya çapında milyonlara ulaşan sanatçı, hem dijital platformlarda hem de canlı sahnelerde büyük başarı yakaladı. Jul gibi isimlerle gerçekleştirdiği iş birlikleriyle de dikkat çeken Jimmy Sax, dünya genelinde verdiği binden fazla konser ve yarım milyardan fazla dinlenme sayısıyla sahne enerjisini her seferinde daha da yükseltiyor.

Pop, funk, caz, blues ve elektronik müziği modern bir bakış açısıyla birleştiren Karsu, Eylül ayında yayımladığı yeni albümünün ardından Türkiye turnesine başlıyor. Sahnede ilk kez yeni şarkılarını dinleyiciyle buluşturacağı bu özel turnede, Karsu, güçlü vokali, sahne enerjisi ve duygusal yoğunluğu ile izleyicilere unutulmaz ve etkileyici bir müzik deneyimi sunacak.

Cumhuriyet’in 100. yılı anısına hazırlanan bu özel proje, erken dönem Türk tangolarını yeniden gün ışığına çıkarıyor ve izleyicilere geçmişin büyülü melodileri eşliğinde nostaljik bir müzik yolculuğu yaşatıyor.

Türk tiyatrosu ve sinemasının sevilen yüzü Adile Naşit, bu kez sahnede yeniden hayat buluyor. Kahkahalarının ardında sakladığı kırılganlık, yaşamındaki dönüm noktaları, başarıları ve bilinmeyen yönleri, seyirciyle buluşuyor. Emrah Uslu’nun yazıp yönettiği, Dilek Denizdelen’in performansıyla hayat bulan bu özel yapım; seyircisini kahkaha ve gözyaşıyla dolu bir yolculuğa davet ediyor.

Direklerarası En İyi Metin ve Özdemir Nutku Ulusal Tiyatro ödüllerine layık görülen oyun, Albert Einstein’ın zamansal paradoks teorisini bir geceliğine gerçeğe dönüştürüyor. İzmirli genç bir tiyatro sanatçısı Ferit ile Yanya’da yaşayan mübadil Elina, farklı zamanlarda olmalarına rağmen kaderin açtığı gizemli bir kapıda karşılaşıyor. İkisinin de hayatlarının en zor gecesinde başlayan bu buluşma, onların kaderini bambaşka bir yola sürüklüyor. Eser, Mübadele Dönemi’nin yarattığı derin yaraları alaturka bir bilim kurgu atmosferinde izleyiciye aktarıyor. Elina’nın kayıplarla dolu geçmişi ile Ferit’in hayallerinin peşindeki yolculuğu, zamandan bağımsız bir aşkın ve insan ruhunun direncinin hikâyesine dönüşüyor.

Türkülerin ve deyişlerin içtenlikle yankılandığı, seyirciyi hem duyguda hem düşüncede yakalayan bir türkü müzikali… Kadim ozanların sesleriyle örülen bu sahne, bir ritüel havasında izleyiciyi içsel bir yolculuğa davet ediyor. Fırat Tanış, sesiyle, sözüyle bu yolculuğun rehberi olurken; Semih Çelenk’in yazıp yönettiği bu özel gösteride, bir Abdal hikâyesiyle karşımıza çıkıyor. Türkülere gönlünüzden geldiği gibi eşlik edebileceğiniz bu deneyim, aynı zamanda toplu bir terapi niteliğinde.

Kanlı Kabare, kara mizahı ve canlı müziği bir araya getirerek izleyiciyi İstanbul’un unutulmaz bir meyhanesine davet ediyor. Gündelik hayatın çatışmalarını sahneye taşıyan oyun, göç, kimlik ve ihanet gibi derin temaları işliyor. Hikâye; farklı sosyal kökenlerden gelen kadınların yaşamlarına, mücadelelerine ve içsel hesaplaşmalarına odaklanıyor. Aysel, Alev, Matilda, Kader ve Haluk karakterleri üzerinden güç, direnç ve hayatta kalma çabaları keskin diyaloglarla aktarılıyor. Canlı müzik eşliğinde ilerleyen bu interaktif kabare, seyircisini bir yandan düşündürürken diğer yandan dinamik bir sahne deneyimi yaşatıyor. Tiyatro ve müziğin iç içe geçtiği bu anlatım, izleyenleri hem duygusal hem de eğlenceli bir atmosferin içine çekiyor.

Kuvayi Milliye yıllarının karla kaplı, tenha bir Anadolu istasyonunda geçen oyun; yoksulluğun, özlemin ve sessizliğin izlerini Nazım Hikmet’in güçlü dizeleriyle seyirciye taşıyor. Yolcu, geçmişin yükünü sırtında taşıyan ama geleceğe umutla bakan üç insanın iç dünyasına ayna tutuyor. Bekleyişin ve suskunluğun ortasında sıkışıp kalan bu karakterler, yalnızlıklarıyla hesaplaşırken aynı zamanda izleyiciye bugünün sorularını da yöneltiyor. Şiirsel dili, sahnedeki çarpıcı atmosferle birleşerek derin bir tiyatro deneyimi sunuyor.

Elma Labrador Çimen

Kel Diva

Gurur ve Önyargı* (*gibi bir şey)

Falda Carmen Çıktı

1923 Müzikali

Salih Bademci – Sesler

Kibarlık Budalası