Temmuz ayı İstanbul'da yazın enerjisini tam anlamıyla yaşamanın zamanı! Şehir, bu ay boyunca kültürel etkinliklerden açık hava konserlerine, festivallerden sokak sanatlarına kadar birçok fırsat sunuyor. Sıcak havaların tadını çıkarırken aynı zamanda şehrin sunduğu çeşit çeşit aktiviteyle dolu dolu bir temmuz geçirebilirsiniz. İşte İstanbul'da bu ay kaçırmamanız gereken etkinlikler ve öneriler!

Events Across Turkey'nin kült haline gelen ve uluslararası ödüller kazanan projesi An Epic Symphony, Türk müziğinin en özgün seslerinden Cem Adrian'ı Night Flight Symphony Orchestra & Choir ile birlikte yeniden sahneye taşıyor.

Cazı geniş kitlelerle buluşturan Gregory Porter, ünlü “caz şapkasını” da yanına alarak İstanbullu dinleyicileriyle buluşuyor.

Balkanların en tanınmış besteci ve şarkı yazarlarından biri olan Goran Bregovic, “Wedding and Funeral Band” ile Maximum UNIQ Açıkhava sahnesinde performans sergileyecek.

Rock müziğin en sevilen isimlerinden Teoman, 13 Temmuz akşamı Harbiye Açık Hava Tiyatrosu sahnesinde dinleyicileriyle buluşacak.

Heavy metalin efsanevi sesi ve Iron Maiden'ın solisti Bruce Dickinson, 2024'te çıkaracağı yeni solo albümü 'The Mandrake Project' ile Avrupa turnesi kapsamında KüçükÇiftlik Park'ta hayranlarıyla buluşacak.

Türkiye'de ska ve punk müziğin öncülerinden olan ve hala en sevilen gruplardan biri olarak kabul edilen Athena, 20 Temmuz akşamı BtcTurk Vadi Açıkhava'da sahne alacak.

Müzik tarihinin en yenilikçi gruplarından biri olan Massive Attack, kendi jenerasyonunun en öncü isimlerinden biri olarak 23 Temmuz’da Bonus Parkorman’da sahne alacak.

Caz, blues, pop, funk ve elektronik müziği modern tınılarla birleştirerek hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda büyük beğeni toplayan Karsu, 24 Temmuz akşamı İstanbul’da unutulmaz bir sahne performansı sergileyecek.

Piyano virtüözlüğü ve etkileyici sesiyle dinleyicileri her zaman büyüleyen Aziza Mustafa Zadeh, caz ve fusion tarzındaki eserlerini mugam ve avantgarde dokunuşlarla zenginleştirerek 25 Temmuz akşamı Harbiye’de müzikseverlerle buluşacak.

Latin müziğinin efsanevi temsilcilerinden ve kurucu üyelerinden "El Maestro" Tonino Baliardo'nun liderliğinde, Grammy Ödüllü Gipsy Kings, özel bir repertuarla dinleyicilerine 25 Temmuz akşamı benzersiz bir müzik deneyimi sunacak.

Ray Bradbury’nin **Fahrenheit 451** adlı eseri, ütopik bir toplum modelinin zıttı olarak distopya kavramını ele alır. Gelecekte ya da kurgusal bir evrende özgürlüğün reddedildiği, baskı ve korkunun egemen olduğu bir ideolojiyle insanları nasıl acı ve güvensizlik içinde bıraktığını keşfeder. Bu karanlık evrende, kurtuluş arayışı ne kadar gerçek olabilir? "Fahrenheit 451" yalnızca Bradbury’nin hayal gücünün bir ürünü değil, aynı zamanda günümüz dünyasının, tarihin ve toplumun aynasıdır. Zamanın belirsiz olduğu değil, her an bu an olduğu bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Şimdi kendine sor: Kitap kağıtlarını yakmanın sıcaklığı, düşünceyi yok etmeye yeter mi?

İki cesur oyuncu, kalaslardan dekorlar yapıp, heveslerinden oyunlar çıkararak yola çıktıkları yolculukta, Shakespeare’in ünlü eseri **Hamlet**’i kendilerine hedef seçerler. Büyük bir cesaretle seyircinin karşısına çıkarlar ama kısa sürede bu cesaret, kaotik bir temsile dönüşür. Birisi, Shakespeare uzmanı rolüne bürünerek oyunculuk ortamı arayan yarım yamalak bir aktör; diğeri ise müzikallerden dem vurarak şarkı söyleme tutkusuyla yanıp tutuşan bir şaşkındır. Sıkı bir Hamlet performansı hayaliyle yola çıkarken, ortaya çıkan kaos **Bir Baba Hamlet** olarak sahneye taşınır. Sebastian Seidel’in mizahi bir dille kaleme aldığı metni, Yücel Erten’in ustaca çevirisi ve Baba Sahne’nin sıcak yorumuyla **Bir Baba Hamlet**, tiyatro sanatının hem büyüsünü hem de komedisini derinlemesine keşfe çıkarıyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından, Alman asker Beckmann savaşın yıkıntılarıyla dolu bir dünyaya dönmek zorunda kalır. Sakat bir bacak ve dağılmış bir zihinle Rus cephesinden memleketine geri dönen Beckmann, kendi benliği gibi enkaza dönen kentinde ve geride bıraktığı sevdiklerinde büyük bir değişim yaşandığını görür. Eski yaşamının izlerinin tamamen silindiği, geçmişe dair hiçbir şeyin kalmadığı bu yeni dünyada, Beckmann çaresiz ve umutsuz bir şekilde geçmişin kayıplarına gömülmüş olarak, kentine ve topluma yabancı bir şekilde kapıların dışında kalmıştır.

7. derece bir memurun sıradan yaşamından ve sınıfsal farklılıklardan dolayı akli dengesini yitirmesi üzerine kurulu bir oyun… Memur Ivanoviç, kendi gözünden anlatılan bu öyküde patronunun kızına duyduğu aşkı ve patronunun köpeğinin mektuplarını alarak kız hakkında bilgi edinme çabalarını konu alır. Ivanoviç’in tuhaf davranışlarının arkasında yatan nedenin sınıf ayrımcılığı olduğu düşünülebilir. Patronunun kızı, generallerle evlendirilme düşüncesiyle yaşamından memnun olmayan Ivanoviç, bu düşünceyle daha da deliye döner ve içsel bir kaosa sürüklenir. Çözülmesi neredeyse imkansız olan durumlarla boğuşurken, kendini yeni İspanya’nın kralı olarak görmeye başlar. Standart ve sıradan bir hayatı olan zavallı Ivanoviç, dönemin akıl hastalarına uygulanan acımasız muameleye maruz kalır ve zihninde derin bir travma yaşar.

Bahriyeli iki askerin kasıtlı olarak izin kağıtlarını değiştirmesi sonucu ortaya çıkan karmaşa, Bahriyeli Komutan Gazanfer’in müdahalesiyle çözülür. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun klasik örneklerinden birini sunan **Süt Kardeşler**, sahne tasarımı, dekorları ve kostümleriyle izleyicileri 1950'li yılların atmosferine götürüyor.